
Hafta 4
Konu Başlığı: Bilgi türleri, veri, enformasyon, bilgi, bilgelik
1. Veri, enformasyon, bilgi ve bilgelik kavramlarının İngilizce karşılıkları nelerdir?
2. Bu kavramlar ne anlama gelmektedir?
3. Yukarıdaki kavramlar dikkate alındığında BİLGİ TOPLUMU olma kavramı ne anlam ifade etmektedir (Bilginin kaynağı, bu kaynaktan size ulaşana dek geçen aşamaları ve bilginin doğruluğunu araştıran ve sorgulayan birey olma kavramlarını dikkate alınız)
VERİ: DATA
Enformasyon : INFORMATION
BİLGİ : INFORMATION
BİLGELİK : WISDOM
Veri (Data): Bilgisayara girilen işlenmemiş (ham) bilgilere veri denir. Bilgisayarın alabildiği, işleyebildiği, sonuç üretebildiği ve saklayabildiği herşey veridir. Bilginin, iletişim, yorum ya da işlem için uygun olarak formülize edilmiş şekilde gösterilmesi.
Enformasyon : ingilizce "information" kelimesinden dilimize girmiş olup; danışma, tanıtma, bilgi, haber alma, haber verme, haberleşme gibi anlamlara gelmektedir. Belli bir alanda ve belli bir toplumda bilgi ve haberlerin yayılmasına olanak sağlayan araçların tümüne verilen addır.
Enformasyon, genel olarak insanın dış dünyayla ilişkisinde, belirsizlik düzeyini azaltan her tür uyaran şeklinde tanımlanabilir. daha özel olarak ise formatlanmış ve yapılandırılmış veriler bütünü olarak tanımlanabilir.
Yaygın anlamda enformasyon terimi, "haber" (ing. news, alnı. nachrichf) veya mesaj terimiyle eşanlamlıdır. shannon, mesajın ilettiği "enformasyon miktarı" kavramını matematik olarak tanımlarken enformasyon terimine de teknik bir anlam yüklemiştir.
BİLGİ:
Veriler(data) genellikle tanımlanmamış kullanım ve başvuruları içeren ham gerçekleri göz önünde tutarlar. Bilgi seçeneklere etkiyen işlenmiş data olmak üzere göz önünde tutulur. Data bazen formatlanır , filitrelenir ve özetlenir. Araştırmacılar datayı hipotezleri test etmek için toplarlar,böylece data, işlenmemiş ve analiz edilmemiş sayılara bağlıdır. Data,analiz edildiğinden ,bilim adamları datanın içerdiği bilgi hakkında konuşurlar,bilginin yorumlanması ise,analizlerinden elde edilir
Bilgelik
İnsanın dünya ile uyumlu, kendi kendine yeterli ve tam bir bilinçle yaşamasını, tutumunda bilginin belirleyici bir yer tutmasını, eylemlerinin enine boyuna düşünülmüş olmasını öngören yaşam ülküsü.
Genellikle dinsel nitelikte olan, ama dindışı örnekleri de görülen bu ülkü, tarih boyunca birçok kültürde çıkmıştır. İslam düşüncesinde hikmet kavramıyla dile getirilir.
Bütün dinlerin, topluluğun gündelik yaşamında söz sahibi uzmanlaşmış görevlilerinin yanı sıra dinin düşünsel yanını işleyen “bilgin”leri de olmuştur. Bunlar, dinsel ilkeleri bilgisel düzeyde ele almakla kalmamış, Tanrı’nın bilgeliğine yaklaştırdığı düşünülen bu ilkelerin gereklerini kendi yaşamlarında gerçekleştirmeye de çalışmışlardır. Bu yolla, bilgiyle düşüncenin insan yaşamını yönlendirmesinin örnekleri olmuşlardır.
Dinsel bilgelik çevresinde genellikle kendilerine özgü yaşam biçimleri olan topluluklar oluşurken, dindışı bilgelik örnekleri daha çok tek tek kişilerde ortaya çıkmıştır. Budacılıkta Brahmanlar, Yahudilikte Kabala bilginleri, dinsel bilgeliğin ilk örneklerindendir.
Bilgeliğin belli bir dinsel temele bağlı olman biçimleri, çağdaş anlamda felsefe ve bilimin de başlangıcını oluşturan Eski Yunan’da Sokrates öncesi filozoflarsa görülür. Bu örneklerde bilgelik (sophia) gündelik uğraşlardan uzak, kuramsal çabaya dayalı bir yaşam sürdürmeyi içerir. Dünyayı genel bir bakış açısı çerçevesinde kavramaya, düzenli ve anlamlı bir bütün olarak düşünülen evrenin (kosmos) kurucu ilkelerini bulmaya yönelik olan bu kuramsal çaba, aynı zamanda, bilge kişinin kendisinin de bütünlüklü bir yaşam sürdürmesinin temelini oluşturur. Bu yolla ortaya çıkan Eski Yunan bilgesi (sophos), hem içinde bulunduğu toplumu eleştirir, hem de kendisini daha geniş bir düşünsel topluluğun üyesi sayardı. Bu yüzden, bir yandan kendi toplumu için anlaşılmaz, hatta komik işlerle uğraşan ve yarı korkulu bir saygıyla karşılanan, ama bir yandan da yaygın toplumsal kalıplara uymadığından kuşku, bazen de kızgınlık duyulan bir kişiydi. Bu özelliklere Thales, Herakleitos, Parmenides, Pythagoras gibi filozoflara ilişkin geleneksel öykülerde rastlanır.
Sokrates ise bilge kişinin tarihteki en üstün örneği sayılır. Kendisine felsefenin de kökenini oluşturan “bilgelik sevgisi”ni (philosophia) yakıştıran Sokrates, özellikle düşüncelerini sürekli eleştiren, bilgisinin sınırlarını sorgulayan, vardığı hiçbir sonuçla yetinmeyen bilgeyi temsil eder. Bilgelik çabası içinde “kendini bil” ve “ölçülü ol” ilkelerini düşünce ve yaşamında sonuna değin uygulamıştır. Ayrıca, bilge kişiliğiyle topluma aykırı düşerek düşmanlık çekmiş ve bu yüzden öldürülmüş bilgenin de en ünlü örneğidir.
Eski Yunan felsefesinin Aristotales sonrası döneminde, Sokrates’in de etkisini taşıyan stoacılar, bilge yaşam ülküsünü sürsürsüler. Arzuları ve istekleri sınırlandırmak, doğaya uygun yaşamak, kötülüklere ve ölüme sessizce katlanmak gibi ilkeler bu bilgelik anlayışının temelini oluşturdu.
Tektanrılı dinlerde bilgelik kavramı Eski Yunan’dan da izler taşıyarak farklı ve yeni anlamlar kazandı. Eski Yunan felsefesi içinde özel bir yeri olan logos (söz, us) kavramı kazandığı dinsel içerikle hem yaratılışın, hem de zihnin Tanrı’yı kavramasının aracısı olarak görülmeye başladı. Yuhanna İncili’nde İsa Mesih “Söz”ün bedenleşmesi olarak tanımlanıyordu (1:14). İsa’nın Söz’le özdeşleştirilmesi, Eski Ahit’te “Rabb’ın Sözü” deyimiyle belirtilen vahiy kavramına olduğu kadar, bilgeliği insanı Tanrı’ya yakınlaştıran göksel aracı olarak gören ve Tanrı’nın sözü ile özdeşleştirilen Yahudi inancına da dayanıyordu.
Eski Ahit’in Süleyman’ın Meselleri adlı kitabında bilgelik (hohma) Tanrı’nın ilk ve gözde yaratılarından biri olarak sunulur. Apokrif metinlerden Ekklesiastikos’ta bilgeliğin Tanrı’nın bütün işlerinde var olduğu ve sevdiklerine de bilgeliği cömertçe bağışladığı yazılır. Gene apokrif bir metin olan ve aslını adı bilinmeyen bir Yahudi yazarın Yunanca yazmış olduğu sanılan Süleyman’ın Bilgeliği’ndeki bilgelik, Tanrı’nın iyiliğinin görüntüsü ve ebedi ışığının yansıması olarak tanımlanır. Bu görüşlerin Hıristiyan ilahiyatı üzerinde önemli etkileri olmuştur.
Katolik Kilisesi, Meryem Ana’yı tanrısal bilgelik ile özdeşleştirir. Buna karşılık Ortodoks Kilisesi’nde tanrısal bilgeliği Meryem Ana’nım dışında ele alıp işleyen bir ilahiyat öğretisi geliştirmiştir. Aralarında Istanbul’daki Ayasofya’nın da bulunduğu birçok Aya Sofya (Hagia Sophia) kilisesi bu tanrısal bilgeliğe adanmıştır.
BİLGİ TOPLUMU NEDİR?
Günümüzde bilim ve teknoloji alanında öyle hızlı bir gelişme yaşanıyor ki, bu hızlı gelişmeye ayak uydurabilmek çok zordur. Zor olduğu ölçüde de önemli ve gereklidir.Uzay çalışmaları ve bu arada gelişen enformasyon teknolojileri, mikro elektronik, telekomünikasyon, uydu teknolojisi, nükleer teknoloji, fiber optik ve benzeri yeni malzemeler gibi ileri teknolojilerin gelişmesi sayesinde dünya adeta küçülmüştür. Bunun sonucu olarak da, emeksermaye yoğun ağır sanayi devri kapanarak ileri teknolojilere dayanan küçük işletmeler ağırlık kazanmıştır.
Enformasyon teknolojilerinin gelişmesi, ülkeler ve kıtalar arasındaki, sınırları adeta geçersiz kılmıştır. Diğer taraftan, robot teknolojisi günden güne hızla gelişmektedir ve daha önceleri insan gücü ile yapılan ağır işler robotlara bırakılmaktadır. İşte bütün bu teknolojik gelişmeler, insanları daha çok bilgi ve beceri gerektiren alanlara yöneltmiştir.
Çağımızın en önemli unsuru bilgidir. Her şey bilgi üstüne kuruludur. Günlük hayatımızda kullandığımız telefon, hesap makinesi, televizyon, gazete, bilgisayar gibi araçlardan yararlanmak yoğun bilgi gerektirir. Aynı zamanda bu gibi araçların kendileri de bilgi yüklüdür. Hızlı gelişen teknoloji ve ihtiyaçlar bilgiyi ön plana getirmiştir.
Bugün farkında olmasak da, bilgilerin ve mesajların kıtalar arasında ışık hızıyla dolaştığı bir elektronik evrende yaşıyoruz. Bu evrende artık modern çağın inşam, faturalarım ödüyor, hava durumunu öğreniyor, alış veriş yapıyor, uçak rezervasyonu yapıyor, iş buluyor, arkadaş buluyor. Günümüz inşam, bunun gibi yüzlerce konu ve kütüphaneler dolusu bilgiyi, bürosundaki veya evindeki bilgisayarının tuşlarına basarak elde ediyor ve yararlanıyor.
Bilgisayarlar, bilgi ağlan, uydular ve benzen enformasyon teknolojileri sayesinde uzak mesafeler kısalmış ve sınırlar önemini yitirmiştir. Bu çağda bilgi alış verişi ve bilgi kullanımı her şeyden önemli hale gelmiştir. İşte bu çağa bilgi çağı, bu çağı yakalayan ve bu çağın gereklerini yaşayan toplumlara da bilgi toplumu denilmektedir.
Bilgi toplumu çağının başlangıcı sayılan 1960′lardan önce, sermaye ve emeğe dayalı ağır sanayi ön plandaydı. Bundan dolayıdır ki, 1800′lerden başlayarak 196()’a kadar geçen çağa, sanayi toplumu çağı denilmektedir. Bugün ise, bilgi yoğun sanayi (bilgiye dayanan sanayi) ön plana çıkmıştır.
Bir bilgisayarda kullanılan entegre devrelerin (çip) yaklaşık % 7()’i bilgi, % 3()’u emek ve sermayeden oluşuyor. Burada bilgi denilince, bir ürünün geliştirilmesi için sarfedilen araştırmageliştirme çabalan da işin içine girmektedir.
Bilginin Kaynağı ve Ölçütleri Nelerdir?
Bilgi felsefesinin problemlerinden birisi de bilginin kaynağı ve ölçütleri problemidir. "Bilgi elde etmede zihin mi daha etkindir, yoksa zihnin dışarıdan aldığı veriler mi?" gibi sorular, bilgi teorisinin kaynak ve ölçüte ilişkin sorularından birisidir.
Bilgi edinme sürecinde insan, genel anlamda kendisinin 2 temel özelliğinden yola çıkarak hedefe varmaya çalışır. Bu özellikler; insan aklının düşünme ve duyuların algılayıp gözlemleyebilme yetisidir. İşte bilgi felsefesi tam da bu noktada, "bilgide bunlardan hangisinin rolü daha fazladır?" sorusunu sormaktadır.
Felsefe tarihine bakıldığında bu sorulara verilen cevapların, aklın kendi kendine bilgiyi elde ettiğinden, sadece duyular vasıtasıyla bilgi elde edilebileceğine kadar geniş bir yelpazeye yayıldığını görebilmek mümkündür.
Bütün bunların yanında bilginin elde edilmesinde duyuları ve zihni eşit değerde bulan, bunların her ikisini de yanıltıcı gören, doğru bilgiyi reddeden, bilgiye ulaşılamayacağını öne süren görüşler de bulunmaktadır.
Bilginin ana kaynağı olarak akıl yürütme ve düşünceyi görenler "akılcılar (rasyonalistler)", duyu, gözlem veya deneyler üzerinde duranlara ise "deneyciler (ampiristler)" denir. Bu akımların isimleri ise "akılcılık (rasyonalizm)" ve "deneycilik (ampirizm)" olarak adlandırılır. Akılcı filozoflardan bazıları Platon, Descartes, Spinoza ve Leibniz; deneyci filozofların bazıları ise Epikuros, Locke, Hume, Condillac ve Comte gibi isimlerdir.
Bilgiyi araştıran ve sorgulayan bireyler yapılandırıcı yaklaşıma göre nasıldır?
Yapılandırıcı öğrenmede bireylerin önceki bilgileri önemli rol oynar; çünkü öğrenme, var olan ön bilgilerle yeni bilgiler arasında bağ kurma ve her yeni bilgiyi var olanlarla bütünleştirme sürecidir. Bilgi, bilenden bağımsız olmadığı için bireyin, çevresiyle etkileşimiyle, deneyimleriyle ve bunları kendine göre anlamlandırmasıyla oluşur.
Yapılandırıcı yaklaşımı temel alan öğretim programları, öğrenmenin kalıcılığını sağlamak için öğrencilerin üst düzey bilişsel becerilerini geliştirecek şekilde tasarlanmalıdır. Öğrenme, bireyin kendi anlamasını aktif bir şekildeyapılandırdığında en iyi şekilde gerçekleşir. Bu nedenle, yapılandırıcı öğrenmenin gerçekleşmesi için öğrencilerin derse aktif katılımları sağlanmalıdır.
Öğrencileri fiziksel ve zihinsel olarak etkin kılarak, düşünme, sorgulama, eleştirme ve ön bilgilerini harekete geçirmelerine imkân tanınır ve böylelikle öğrencilerin bilgiye kendilerinin ulaşması sağlanırsa bilgi, daha kolay yapılandırılır
Yapılandırıcı öğrenme kuramının 10 temel öğrenme ilkesi şu şekilde özetlenebilir: Öğrenme;
- Pasif bir şekilde alma süreci değil, aktif bir anlam oluşturma sürecidir.
- Kavramsal bir değişimi içerir.
- Özneldir.
- Bireyin, öğrendiklerini çeşitli semboller, imgeler, grafikler ya da modeller
kullanarak içselleştirmesidir.
- Durumsaldır ve çevresel şartlara göre şekillenir.
- Sosyaldir.
- Bireylerin, başkalarıyla etkileşimleri sayesinde gelişir.
- Duygusaldır.
- Bireyin, kendi becerileri hakkındaki görüşleri ve farkındalıkları, öğrenme
amaçlarının açıklığı, kişisel beklentileri ve öğrenme motivasyonu, öğrenmenin doğasını
etkiler.
- Niteliği, (öğrencinin gelişimsel düzeyine uygunluğu, öğrencinin ihtiyaçlarıyla veya gerçek
hayatla ilişkili olup olmadığı) öğrenme sürecinde önemlidir.
- Gelişimseldir ve bireylerin sosyal, fiziksel, duygusal ve zihinsel gelişimlerinden etkilenir.
- Öğrenci merkezlidir. Öğrencinin ilgi ve ihtiyaçları etrafında yoğunlaşır.
- Süreklidir
Bilginin aşamaları:
İnanmak ----> Bilmek -----> Yaşamak ------> Olmak’tır…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder